Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
KAYIT-I Sinem-2:
“çok manyak bir yaz” başlıyor böylece… demiştim.. devam edelim…
Doksanların ilk yarısını teenager yaşlarda geçirenler için; yaz aylarında, eğer erkekseler kızlarla öpüşüp orasını burasını mıncırıp, kızsalar da erkek arkadaşınıza bir yerlerinizi elletip, izin verilen saat dolduğunda süklüm püklüm ama bir taraftan da patlamaya hazır bomba şeklinde eve dönüşler, sonra da pikenin altında mümkün olduğunca sessiz şekilde “o işi” yapıp rahatlamaya çalışmalar çok da yabancı olmasa gerek… İşte o hemen her gencin bağlı olduğu pipi-el, kuku-parmak nikâhını ? nihayet sonlandırmıştım Sinem’le birlikte… Eve yanaklar kırmızı, kendisiyle ve çevresiyle barışık dönmeye, yatmadan önce oyanıksalar annemi babamı öpmeye başlamıştım.. Boru değil lan, düzenli olarak peçete dışında bir yere boşalıyorum resmen, o derece yani.. Şimdi 10-EDB-D sınıfından arkadaşınız ……, size o boşalmalardan birini anlatacak:
Sinem’le sevgiliydik artık… Kankalardan B, Sinem-1 hikayesinin ertesi akşamı köpek tarafından ısırıldığı için 3 hafta boyunca her gün göbekten aşı yemek üzere merkeze kışlık eve dönmüş(mal işte); I, I’nın manitası x (yazarım da hatırlamıyorum adını) Sinem ve ben paspası arabadan çıkartmadan dörtlü olarak geceleri birlikte geçirmeye başlamıştık.. 3-4 gün sonra babam da yorgunluğuma acıyıp sabah işe götürmemeye başladı (öyle de bir şey vardı ya, acınası resmen.. sabah babayla 45km şehre git, bok varmış gibi saat dörde kadar dükkanda dur, sonra yalvar yakar izin kopart minibüsle yazlığa dön, yetişirsen bi deniz keyfi yap, balığa çık vs)…
Artık Sinem, ben, teknemiz (tekne diyince havalı oldu dimi? Aslen 5 metre fiber kayık, kıçında da 9.9 uzun şaft yamaha ?) bütün günü birlikte geçirebilecektik.. ilk gün sürpriz şekilde yazlıkta kaldığım ve o zamanlar ceptel vs (cebi geçtim, yazlıklarda zaten normal telefon da yok mostly) olmadığı için piç oldu, ama ertesi günün planını o akşam yaptık… Geceden 2,5 lt’lik iki pet şişeyi suyla doldurup buzluğa attım… beni yazlıkta eşek kadar memeli sefkilimle bırakma lütfunu gösteren peder teknenin benzini konusunda bir nakdi çıkmada bulunmadığı, harçlık da zaten geldiği akşam yendiği için; sabah denizin ücrasında bok gibi kalmamak için bizim doğan’ın deposuna hortum salarak benzin hortumuna sakso çekip birazını yutarak (buna empati yaptım da diyebilirsiniz :p ) 25 litrelik depoyu öğüre öğüre yarıya kadar doldurdum, bir bardak iki zamanlı motor yağını da Erdal amcadan aşırıp içine boşaltıp (ne! İçine boşalmak mı?) depoyu kayığın içine asma kilitle zincirledim ve boş bira şişelerini de yanına koydum ki ertesi gün nevaleyi 3-5 kuruş ucuza getirebileyim… Bunları hesaplıyorum diye çingene sanmayın; mesai arttı ama harçlık aynı kaldı amk, sabah akşam sevişeceğiz artık ?
Ertesi sabah aslında normalde validenin top atarak döverek uyandıramadığı bir saatte kendiliğimden kalktım.. heyecanla birkaç kahvaltılık atıştırdım, sıkı bir mast-der üyesi olarak (var mı hatırlayan?) sabah ossbirini de hallettim ve 5 litrelik buzumu da alıp indim sahile… önce boş bira şişelerini dolularıyla takas operasyonu, biralarla buzları koca bir havluya sarıp livara, sonra kayığı tahtaların üzerinden iterek denize, hop! üstüne.. önce pompa (pompa derken, hemen “hah başladı ospucucuu sonunda” diye elinizi skinize atmayın, depodaki benzini motora iletmek için hortum üzerinde bir el pompası var, ilk çalıştırma için senin basman lazım benzini, sonra motör (İTÜ) kendisi hava üfleyip benzini alır, tulumba hesabı), iki çekişte çalışır sağolsun.. Dooğru Sinemlerin sitenin önüne.. sitenin önünde dönüyorum.. daireler çiziyorum.. pervaneyi sudan biraz çıkartıp şimdi jetskicilerin yaptığı gibi havaya su saçma ukalalıklarını yapıyorum.. Yok.. Nerde amk bu kız? derken, geniş tur dönüşlerimin birinde yanlış sitenin iskelesinde olduğumu fark ediyorum, Sinem bir sonrakinde ve el sallamaktan delirmiş halde, az daha görmesem suya atlayıp yanıma yüzecekmiş.. Sonra anlaşılıyor ki aslında ilk gittiğim iskele doğru iskele, yani site o siteymiş ama Sinem bana “annem görmesin sıkıntı olur, sen beni yan sitenin iskelesinden al” demiş ama kalbin pompaladığı kanın %90’ını başka yere yönlendiren her türk erkeği gibi “mal ben” bunu dinlememişim.. Neyse, gayet resmi bir öpücük ardından sanki ileriden başkasını da alacakmış gibi kıyıya paralel şekilde götün götün birkaç iskele boyu gittikten sonra; pruvayı çevirdim sonsuzluğa ve açtım gazı (sonsuzluk ne amk 15 km ötede karşı kıyı var, açığa işte)…
Son gaz açık giderken, ortada kürekçi sırasında oturan Sinem’i elinden tutup yanıma aldım.. alır almaz kendisi siksen 100 kilo olmayan teknenin üzerindeki 50 kilodan ağır her şey kıça toplanmış oldu ve diktik kafayı.. nereye gittiğimizi göremiyoruz – ki esasen bir yere gittiğimiz de söylenemez. Motör “öldürün lan beni!” şeklinde inliyor, debeleniyoruz.. baktım olacak gibi değil, iki Dakka uslu dur mk deyip (kendime tabi) kısa kısa öpüp burna gönderdim Sinem’i.. havlusunu serip sırt üstü yattı, saçları burundan aşağı, kafası geriye, t-shirtünü çıkartıp boynuna destek yaptı başını geriye iyice yasladı.. saçların uçları burundan hafifçe sıçrayan sularla ıslanıyor.. Yavruağzı bikinisi üzerinde.. Çıkmadan yağlanmış parıl parıl parlıyor… Bir bacağını karinaya doğru uzattı, dizinden aşağı sarkıttı, diğer ayağını ön havuzda üstüne güneş şemsiyesinin ayağını soktuğumuz çıkıntıya… dünyanın en güzel manzarası…
Kestim gazı… ¼ yol ilerlemeye başladım, güneşin rahatsız etmeyeceği kadar esintimiz olsun (çünkü kayığın hızı dışında yaprak kıpırdamıyor, deniz çarşaf gibi) ama aynı zamanda yol da alalım modu… uzanıp bir bira kendime aldım, bir bira da ona verdim. doğrulmak zorunda kaldı birayı alıp içmek için, bok ettim manzaramı yani.. sonra hafif yan yatarak bana bakmaya başladı.. eksikliği o fark etti, çantasından paket çıkardı, bir sigara yaktı.. kalktı yanıma kadar geldi… önce eğilip öptü, sonra dudaklarıma sıkıştırdı filtresini… yerine doğru dönerken durdu, etrafa baktı.. insanları geç evlerin zor göründüğüne emin olunca ellerini arkasına attı, bikininin üstünü çözdü.. bana döndü… filtreyi ve dilimi aynı anda ısırdım sanırım… kendimi salona astığı çok nadide tablosuna ilk kez bakan zengin herifler gibi hissettim… Gitti yerine uzandı… göğüslerini iyice dışarı çıkartacak şekilde gerinerek yattı, tamamen kapattım motoru.. kayık sessizce ileri akmaya başladı, ben de aynı şekilde..
Yanına sokuldum.. hiç görmediğim ayaklarının ne kadar güzel olduğunu fark ettim önce… bacaklarını kaldırıp yan şekilde baş platforma yattım, bacaklarından birini üstüme yatırdım, diğerini elimde tutup dizden kırarak kaldırdım ve okşamaya başladım… yeni yağlanmış teni henüz bütün kremi emmediğinden ellerim kaymaya başladı üzerinde.. yavaşça yukarı tırmandım dizinde daireler çizdim tırnaklarımla, o sırada bir elimi de iniş yoluna soktum.. terleyeme başladığını fark ettim.. bir eli de üstüne yattığı havluyu sıkmaya başladı ufak ufak…
Küçük hareketlerle bikini bölgesindeki traşlı bölgeye yaklaştım iyice.. sonra elimi hiç çekmeden altından kalktım, baş havuzluğa diz çöker gibi üzerine eğildim, ya parmaklarımın hareketinden ya da aniden üzerine düşen gölgeden diken diken oldu göbeğindeki sapsarı tüyleri… boynuna yaklaştım.. nefesimle orada olduğumu haber verdim önce… 10 dakikadır güneş altında ısınmış boynuna dilimi değdirdim.. bu sırada göğüsleri de benim omzuma değdi bir anda taş gibi oldu uçları, hani şu et yiyen bitkilerin kapanması gibi… elim amının üzerinde.. bacakları artık bana sonsuz güveni sayesinde açık.. belim her iki bacağının iç tarafına sürtüyor şekilde öpmeye başladım boynunu… bı sırada sağ eli göbeğim taraflarında aranmaya başladı… çok geçmeden şortumun girişini buldu.. eli içeriye süzüldü… önce zaten zonklamaya başlamış skimi tuttu, sonra tırnaklarına çarpan toplarımı keşfetti ve onlara yöneldi.. bu arada kendini bana iyice yaslamak için hafif kaldırdı ve biraz aşağıya, başı teknenin içine dönecek şekilde kaydı.. sezen dudaklarını gördüm bu defa.. dilini gezdirdi üzerinde.. sonra dillerimiz buluştu.. daha da yaklaşınca dudaklarımız buluştu.. tutup kaldırdım hafifçe tek elimle.. göğüslerimiz buluştu.. elimi amından onun elini de skimden çekip iyice yerleştim bacak arasına, fazladan iki kumaş haricinde çocuklar da birbirlerine cuk oturdular.. denizin çok hafif sallantısıyla böyle sabit kalarak öpüşmeye başladık…
Tam o sırada daniniini danininin! Diye bir ses oldu.. paniğe kapılıp beni itip kalktı birden.. bu sırada tekne dediğin şey su üzerinde olduğu ve her harekete tepki verdiğinden bira üstüne devrildi 40 derece vücut 5 derece sıvıyla temas edince standart çığlıklar atıldı falan (ya kesmeyeyim diyorum ama oldu amk ben n’aapayım ? olduğu gibi anlatıyoruz işte).. Söz konusu teknenin yaklaşık 2km öteden uzaklaşarak geçen bir gezi motoru olduğu ve sesin su üzerinde çok çabuk yayıldığı deneysel yöntemle ispatlandı ama anın büyüsü bozuldu mu? Kesinlikle…
Biranın kalanı kurtarılarak birlikte birer dikişte içildi. Artık sıcağın iyice bastığı ve yüzülmesi gerektiği de anlaşıldı. Ama Sinem bir şekilde az önce olaydan dolayı mahçup olduğundan sanırım bir kıyak yapmak istedi ve alıp merdiveni kayığın kenarına taktıktan sonra önce “hadi yüzelim” diye göbekleme (bir hatun 50 cm yüksekten balıklama atlayamaz) atladı suya, çıktığında da elinde bikininin altı vardı.. bikinin altını kayığa attı.. “hadi” dedi, “sen de gel”… Benim ereksiyon durumu yüzünden şort biraz zor çıktı, acele de edince tek ayağımdan çıkarken suya düşmüş gibi bir durum yarattım biraz da mecburi.. olsun, komiklikten zarar gelmedi hiç, yine gelmez…
Sudayız… ben çıplak Sinem çıplak, hayatımda yaşamadığım bir muhabbet ama 20 deree civarı suyu ilk elden yediği için ereksiyonum bir anda kapsama alanı dışına çıktı… Yine de su o kadar güzeldi ki.. ikimiz de ilk defa adem Havva modunda olduğumuzdan, sanki yüzmek için mayo şartmış da onla birlikte yüzme bilgimizi de çıkartmışız gibi birkaç anlamsız manda hareketi yapıp nefes nefese kaldıktan sonra kayığın gölgesinde buluştuk.. ellerimi çarmıha gerilmiş gibi karinaya (oraın adı büyük teknelerde küpeşte ama kayık olunca karinayla bir olduğundan böyle diyorum, sanki sizin de çok skinizde) attım.. Sinem geldi bana sarıldı.. sarılınca ikimizin ağırlığından tekne bize eğildi ve aynı hizaya geldik…
“Çok güzel öpüşüyorsun” dedi.. ilk kez şarap içen müşterisi “bu en güzel şarap” dediğinde bağcı burun kıvırabilir, o bağcının ibneliği… ama benim böyle şeylere takılma lüksüm yok, harbiden çok güzel öpüşüyor olduğuma inandım ben de hemencecik… ilk akşam orgazm sıcaklığıyla yaptığı gibi başımı ellerinin arasına aldı, dudaklarıma yumuldu.. ben biraz edilgendim o anda çünkü ellerim paralize, çarmıhtayım unutmayın.. ayaklarımı da içgüdüsel olarak çırpıyorum ki neden sonra çırpmamın gereksizliğini anladım, batacak halim yok ya.. benim ayaklarım gereksiz çırpınmasını kesince vücüdlarımız da birbirine doğru aktı usulca.. çocuklar yeniden, ama bu defa arada kumaş olmaksızın yan yana geldiler.. böyle bir temasın doğal sonucu olarak da ereksiyonum çıktı saklandığı yerden… göğüsleri suyun da etkisiyle iyice taş oldu, bastırmasından korkunç zevk almaya başladım.. Sinem bir yandan beni öperken tekneye iyice yaslandık, skim hafifçe bacak arasına, amının dudaklarına doğru girmeye başladı… bunu hissedince bacaklarını biraz daha araladı ve iyice yerleştim… bacaklarını bana dolamasını söyledim, ikiletmedi.. vücudumu iyice kendine çektiğinde, sanırım sekse en yakın ve belki ondan daha da zevkli bir pozisyon almıştık.. klitorisinin üstünden yarığın bittiği yere kadar o kayganlığın içinde skim gidip geliyor; başını geri atmış ve ben boynuyla kulağı arasında bir yerde biraz öpücük belki ısırıkla boğuyorum sevgilimi.. Göğüsleri, suyu arasında gezdirerek vücuduma sürtüyor.. Hareketleri biraz hızlandığında kontrolü kaybediyoruz, ara ara skim içine girecek gibi oluyor.. O girişe takılma ve sonra girmeden kurtulup yola devam etme anı korkunç zevk veriyor ikimize de… inlemeye başlıyor.. anlamsız kelimeler dökülüyor dudaklarından… daha fazla dayanamıyorum, kasılmaya başlıyorum ardı ardına.. tuzlu suyun sperm öldürücü etkisinden de haberim olmadığından kendimi biraz geri çekip patlamaya başladım.. buz gibi suyun içinde kan-ter içinde kaldım bir anda.. kendime gelip gözümü açtığımda, sevgilimi yaşadığım şeye kendisinin sebep olmasından dolayı eserini hayranlıkla seyrediyor halde buldum hemen dibimde.. derin bir nefes aldım, kollarımı kayığın kenarından kurtardım ve aşkıma dolayıp dudaklarına taarruz ederken bir anda suya daldık sarmaş dolaş… Su altındaki waterproof öpüşme maratonunda epey bir kim pes edecek inatlaşması yaptıktan sonra artık nefes yetmez hale gelince sarmaş dolaşlığımızdan taviz vermeden çıktık yüzeye…
Yaşadığım; kollar iki yanda bağlı neredeyse tamamen pasif kaldığım sevişme ve boşalma çok güzeldi, Sinem de çok eğlendi ama çok hafif bir burukluk da hissettim. Kız o beklediği orgazmın kenarından dönmüştü, bense milyonlarca ufaklığı balık yemi olarak salmıştım sarsıla sarsıla.. “Bunu halletmeliyim” diye düşündüm..
Su içindeki maraton ikimizi de yormuştu.. Sinem kollarını bacaklarını benden ayırıp kayığa çıkmak için merdivene tutunduğunda ampul yandı kafamda (akape olmayan ampul)… Bu kayık yüzmelerini bilenler, boş kayığa merdivenle çıkmanın zorluklarına aşinadır. Dikkat etmezseniz siz kayığa çıkacağınıza kayık üstünüze kapaklanabilir ? O yüzden hemen hamlemi yaptım. Sinemin elleri merdivende, bir ayağı da en alt basamaktayken arkasına geçip, tek elimle sarıldım beline.. diğer elimle de saçlarından tuttum, kendime doğru çekerek boynuna yumuldum… elimi arkadan bacak arasına doğru indirdim, hedefimi buldum, bir elim hala kaygan ve sıcak kadınlığında, bir elim göğsünde, dudaklarım boynunda ve dudaklarında; yeniden başladım.. Bu defa onun elleri mahkumdu, kendini bana doğru yaslamaktan başka bir şey gelmiyordu ve mevcut haliyle çok da savunmasızdı ama zaten uzun zamandır kendini hiç savunmak zorunda bırakmamıştım ki… bir süre böyle devam ettiğikten sonra aklıma bir fikir geldi.. hem daha etkili, hem de cinsel ilişki açısından bir gelişme… iki basamak tırmanmasını sağladım, tekne devrilmesin diye de kendi ağırlığımı ayırdım onun vücudundan.. sanki ki kayığa çıkacağız, dikildi merdiven üzerinde… tam bir ayağını içeri atmışken, açılmış bacaklarının arasından kafamı içeri soktum..hiç beklemiyordu ve tam bir elektroşok etkisi oldu Sinem için… Soğuk parmağım yerine sıcak dilim klitorisini bulunca, yaptığımız şeyin faydalı olduğuna ? ikna oldu sanırım; önce sabit kaldı, sonra daha rahat edeceğini düşünüp vücudunun üst kısmını kayığa yatırarak tamamen açtı kendisini bana.. artık o yüzüstü kayıkta, bir bacağı suda, poposu tamamen ayrılmış, kutsalı tam dilimin ucundaydı.. boğuk boğuk sesleri geliyordu kulağıma ama hiçbir şey duyacak halim yoktu.. bir bakirenin girişinde dolaşıyordu dilim.. sokup çıkartmaya başladım, elimle kıçını ikiye ayırarak.. Allahım! gibi bir şeyler duydum sanki.. kasılmaya başladı.. orgazma ulaşacaktı ama ben de o kadar zevk almıştım ki bitsin istemiyordum.. dilim amındayken burnum belli belirsiz pembe arka deliğine sürtüyordu.. dilimi arkasına aldım bu defa.. ikimiz için de yeni bir deneyimdi ama gördüğüm kadarıyla Sinem için en az amının yalanması kadar etkiliydi.. bir elimle klitorisine dokunarak buna devam ettim bir süre.. balının tadını özlediğimde de yeniden aşağıya çevirdim dilimi.. bu defa sağ elimle arkasına belli belirsiz baskı yapıp, dilimle uyarmaya, küçücük kukusunun tamamını dudaklarımla vantuzlamaya başladım… yeniden kasılmaya başladı.. sesleri arttı, yaradanına bir şeyler bağırdı.. sudaki ayağıyla istemsiz olarak skime de bir tekme attıktan sonra kasıldı, kasıldı ve durdu.. durdu ama bu defa sessizleşmedi.. inlemesi bir süre daha devam etti… yattığı yerden merdiveni de bloke ettiği için kayığın diğer tarafına yüzdüm, her türk delikanlısı gibi “merdiven ne aq!” moduna bürünerek tek hamlede kendimi kayığın içine yuvarladım.. gözgöze geldik.. o zevkten, ben az önceki sıçrama hareketinden nefes nefeseydim.. Gözlerime, bu defa hiçbir burukluk olmadan, saf mutluluk ve hayranlıkla baktı, gülümseyerek “çok kötüsün” dedi.. Evet, günlerdir ağzına verdiğim ama bir türlü kendim yapmayı akıl edemediğim için “çok kötüydüm” ?
Devam eder bir ara..
Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32